top of page

EMPERYALİZMİN ORTADOĞUDA NE İŞİ VAR?

Adnan Güllüoğlu

EMPERYALİZMİN ORTADOĞUDA NE İŞİ VAR? Bu soruyu soranlar kendi ülkelerinde çıkar ilişkileri sekteye uğradığı için göbekten bağlı olmalarına rağmen yerli işbirlikçilerde artık lafta antiemperyalist kesiliyorlar. Globalleşen dünyada bazı yerlere davet ile, bazı yerlere zorla giren emperyalizm sadece Ortadoğuda değil,işbirlikçilerin lehine halkların aleyhine dünyanın her yerinde var. Cehenneme dönen Önasyada varlık nedenide budur. "Burada ne işleri var?" demek yerine bölgede adil olmayan kurulu düzenlere bakmak gerekiyor. Paylaşım savaşında yenilen Osmanlı İmparatorluğu sonrası kurulan devletler ve sınırları savaşın galibi emperyalist ülkeler tarafından (İngiltere ve Fransa) tarafından kendi çıkarlarına cevap verecek şekilde çizildi.Çoğunluk olan etnik ve inanç grubları çizilen bu yapay sınırlar ile azınlık durumuna düşürüldü. Masa başında sınırlar çizilirken bölge gerçeklerinden doğacak etnik ve inanç kaynaklı problemler bilinçli olarak gözönüne alınmadı,sorunlu bırakıldı. Bu gün bu sorunlar devam ettiği için çözüm adına "kurtarıcı" olarak bölgede bulunuyorlar. Yeni kurulan devletler varlıklarını borçlu oldukları emperyalizmden ülkelerinin talan edilmesi karşılığı aldıkları güç ile farklı olanı egemen ulus yararına tekleştirme çabasına girdiler. Çağ dışı yöntemler ile farklı olanı asimile etmek için baskı rejimlerini kurdular. Zora dayalı bu uygulamalardan ezen ulus emekçileride bölünme fobisi öne çıkarılarak ekonomik ve demokratik haklarından kendi paylarından nasiblerini aldılar. Bu fobi işlendiği için egemen ulus milliyetçiliğinin varacağı yer faşizm olmasına bu coğrafyada giderek güç kazanıyor. Bunun karşısında varlığını korumak için yok edilmeye karşı direnen ezilen ulus milliyetçiliği . Biri yok etmek için, diğeri varlığını korumak için milliyetçiliğe sarılır. Günümüz moda kelimesi "Her türlü milliyetçiliğe karşıyım." demek güçlü olandan yana, yani ezen ulus milliyetçiliğinden yana olmak demektir, doğru ve çözüm getiren bir yaklaşım değildir. Ezen ve ezileni eşit olmadan terazinin kefelerine koyarak dengeyi aramak gibi aldatmacadır.Bu çaba faşizmin önünü açar. Bilinmesi gereken bu kadim topraklarda bu günlere kadar korunarak gelen, geçmişi olan bir etnik ve inanç grublarını zorla yok etmek, tekçiliği dayatmak artık mümkün değildir. Emperyalizmin bölgede olmasının bahane ve dayanaklarından biride buna karşı olmasıdır.

Emperyalizm kimi yerde ezenden, kimi yerdede ezilendan yana tavır alırlar. Bazı yerlerdede, Önasya'da olduğu gibi kendi aralarında anlaşıp biri ezenden, diğeri ezilenden yana tavır alsalarda sonuçta amaç kendi çıkarlarıdır. ABD ve Rusya "Birbirinin kuyruğuna basmadan" Önasya'da var olan etnik ve inanç savaşında taraf olup karşı karşıya gelmiş gibi görüntü vermelerine rağmen birbiri ile savaşmak yerine bölge halkları üzerinden satranç oynayarak etkinliklerini arttırıyorlar. Dayattıkları çözümsüzlükler ile düşmanlığı körükleyerek silahlarını satıyor ve süreci yönlendiriyorlar. Her nedense ezenler kendi zora dayalı statülerini korumak adına emperyalizm ile kurdukları ilişki meşru sayılıyor, ezilenlerin haklı olarak var olma mücadelesinde emperyalizm ile kurulan ilişkileri ihanet sayılıyor. Ülke egemenleri kendi iç sorunlarını tarihi gerçekler ışığında adil bir şekilde çözme yeteneğini geliştirmediği sürece bu böyle sürüp gider. Emperyalizmde bundan yararlanıp ülkelerin yeraltı kaynaklarına el koyar, pazarını sömürür komşu ülkeler ile dış politikasını belirler. Önasya'nın sınırsız yeraltı ve yerüstü kaynaklarından faydalanıp el koymak için ABD ve Rusya buradalar. Hala bu güçlerin bölgede "ne işi var?" demek yerine, her ülke iç sorunları ile yüzleşip çözümü için adım atması gerekiyor.Bu adım atılmazsa emperyalizme karşı direnilemez. Emperyalizme direnebilmenin tek yolu farklı olanı baskı ile yok saymak yerine farklılıkları ile birlikte eşit haklar tanıyarak barış ortamının sağlanmasıdır. . Bunlar yapılırsa emperyalizm müdahale gerekçesi bulamaz, silahını satamaz, müdahale etse bile bölge halkları birbiri ile savaşmak yerine emperyalizme karşı birlik olur. Egemen ülke işbirlikçileri bunu tercih etmiyor, emperyalizme verdikleri tavizler ile kendi statülerinin devamından yanalar. Farklı olan etnik ve inanç grubları "denize düşen yılana sarılır." örneğinde olduğu gibi yok olmamak için tek tercih olan emperyalizme sarılmak zorunda bırakılıyor. Saddam ve akibeti alınması gereken derslerle doludur.Artık birlikte kalmanın şartları ortadan kalkan, etnik ve inanç(şia-sunni) farklılığının zorla ortadan kaldırılması isteği değişmediği sürece, aidiyet duygusunun ortadan kalktığı Irak gibi yerlerde ayrılmak halkların ve inanç grublarının yararınadır. Güney Kürdistan Bölgesel yönetiminin oluşmasında ABD'nin katkıları ve oynadığı rol küçümsenemez. Yine aynı şekilde yapılan bağımsızlık referandumunun şimdilik kaydı ile askıda kalmasındaki rolüde küçümsenemez. Emperyalizm ile kurulacak zorunlu ilişkilerde bunlar her zaman hesaplanmalıdır. "ZULÜM İLE ABAD OLANIN AKİBETİ BERBAT OLUR." Yunus Emre 11.Ocak.2020 A. Güllüoğlu.

bottom of page