top of page

DÖNÜP TE BULAMAMAK.

Hasan Yeşiltaş..

Yıllar sonra gittim çocukluğumun geçtiği Siverek'e,bir gece yarısı toplamadan anıları uzerimizdeki elbiseler le kaçmıştık. Şehir 70 bin nüfustan 12 binlere düşmüştü,şalvarlı yelekli,mecburi kasketiyle bıyıkları siyah babalar,selamsız geçmeyen komşular hepsi terketmişti. Çocuk sesi yerine kurşun sesi bahar çiçekleri barut kokuyordu. Gayrıresmi bir sürgündük oysa,ateş cemberinden cehennem hasretlerine şerit degistirmistik.. Yıllar sonra dönecektim çocukluğuma hatırladıkca bogazımda düğümlenen hıçkırıklara rüyalarımda terketmeyen sokaklara,konuşan duvarlara taşlara gidiyordum. Içimde bir çocuğun heycanı yüreğimde ellerde hasret giden anne babamın acısı,şehirlerde kültüründen yoksun cocuklarımın yaşamı.. Ve siverekteydim.. Gözyaşları gibi dökülen kale.. Develerin ve atların yerini alan lüks araclar. Kalebogazındaki yok pahasına verdiğimız manifaturaci dükanımızın yerinde manav icinde gençten bir çocuk.. Küçük dükkanları tek tek gezdim tanıdık bir yüz bulmak umuduyla,orda çocukluğum gizliydi.. Kale çevresinde tukenmekte olan bir iki zanaatkar,ne olmuştu sehrime.. Değişik simalar kıyafetlerde değişim,trafik sanki sehirde yaşıyormuş gibi,kasap ve manavlar çarşısı,egzoz dumanına karışan açık peynirler,kanlıkuyu hüzünlerin tanığı. Günde 10 defa koştugum sokaklar sahi yaşlanmıştım sanırım.. Boş bakan insanlar yabancı olmak şehirde,seytan kücesinde,sipahi pazarında ithal pestil,kırma pekmez çok uzaktı sehrimden,şehre gelirken bağların olmadığını görmüştüm lakin karpuzdan da pekmez yapılıp üzüm pekmezi diye satıldığını bilmiyordum.. Gercek esnaflar nerey gitmisti,kalenin arkasında eski evlerin sokağında,dökülen duvarlar harabeler,Suriye savaşindan kacan bir kac aile,yaşlı insanlar geçim sıkıntısi çeken şehrin varoşları.. Sahi nerdeydi çocuklar hepsi nereye saklanmıştı.. Kör olası romatizmali bacaklar şehrin nemini yutmustu bedenimiz.. Seslere kulak kesildim,yanbakan kor Remo delal ler helalino delalina nerdesiniz hak icin.. Sehrin yeni havası ınsanlarin anlamsiz bakışları içinde,bilet parasina sattigimiz evimizin önünde idim.. Evet sahip çıkmış yıkılmasını engellemislerdi. Kapıyı calmak istedim artik demirdi kapı,ellerim havada kaldı bir an ben kimdim sahi? Derinlerden gelen bir sesle uğultu ile ağlıyordu sehir.. Derin yaraların çocuklarıyız demis üstat.. Orda bir yerde taş aglıyordu.. Sokaklar agliyordu.. Toprak kan aglıyordu.. Önümde çocukluğum amansizca kosuyordu.. Kosuyordum pesinden dikenli yollarda nefes nefese ... Yarali çocuk kosuyordu sehirde.. Bir avcı gibi pesindeyken kazaniyordu cocuklugum kayboluyordu sokaklarda.. Koştum koştum anladım ki yaralı yuregim yabanci cocukluguma..

bottom of page