Adnan GÜLLÜOĞLU / Güney Kürdistanda günümüzde anlamakta zorlandığımız karmaşık gibi görünen ilişkiler, geçmişten bildiğimiz "ihanet" denebilecek ittifak lar Güneyli Kürtlerin yaşadığı acıları ile ödenen uluslaşma sürecidir.
Ulus ve toprak bilinci olmasına rağmen ortak ulusal irade henüz oluşma sürecini çeşitli iç ve dış engellerle henüz tamamlayamamıştır.
Yerleşim yerlerinde yaşam tarzına yansıyan Siyasi ve kültürel birikimlerdeki farklılıkları Hewler-Süleymaniye, Duhok-Kerkük, Şengal-Halepçe de kısa bir gözlem ile farklılığı görmek mümkün olabiliyor.
Güneyde ulusal bilincin oluşmasına engel olan bir diğer önemli sorunda verilen mücadeleye emeği geçmiş aile-aşiret ve inanç gurupları "dokunulmaz"olarak güçlerini koruduğu gibi bu avantajdan faydalanıyor olmaları.
Zaman zaman ulusal kazanımlarında önüne çıkarılan bu anlayış egemenlik savaşına dönüşüp
çok başlığa neden oluyor.
Atanlardan kalan saygın mirasın "ulusal mücadeleden" verdikleri katkıdan dolayı olduğunu unutmadan korumak,ulusal mücadelenin önüne koymadan
taşıyabilmek kolay değildir.
Övünmek yerine ata mirasına layık olmak gerekiyor.
Var olan ulusal bilinç henüz bu sorunların üstesinden gelebilecek, yol gösterici ulusal iradeye dönüşemedi.
Anlatmaya çalıştığım bu çelişkilerini varlığına rağmen Kerkük'teki yaşanan acısını içimizde tuttuğumuz geri çekilme ve sonrası çatışma çıkmaması son derece sevindirici bir aşamadır.
Geçmişte yaşanan çatışmaların ağır bedelleri sonuçları ile toplumsal hafızalarda kazılı duruyor.
KDP nin bu tavrı saygıya değerdir, yoksa düşmana gerek kalmadan kardeş kanı dökülecek oluşabilecek iç savaş nedeniyle Hewler ile Süleymaniye eksenli yeni bir bölünmeye neden olacaktı.
Güney Kürdistan aile-aşiret-mezhep ve farklı sınıfların çelişkileri ile var olduğu bir gerçek.
Güzel günler için bu gerçeklerin bilincine vararak oluşturulacak politikada ulusal bilinci öne çıkarıp birlik ve beraberlik içinde çözmek zorundayız.
Savaşta her geri çekilme yenilgi değildir.
Kerkük Kürdistanındır, Kürdistana kalacaktır.